“Savaşta mıyız?” nerden çıktı?
Nedir? Nerden çıktı?
Kriz zamanlarında, karşılaşılan durumun olağandışılığına dikkat çekmek amacıyla kullanılır.
2014 yılı yerel seçimleri öncesinde, Eskişehir’de yapılan protestolara polis müdahalesine tepki gösteren hala ve yeğenin videosunda hala, savaşta mıyız diye sorar. Videodaki histerik absürtlük, savaşta mıyız sorusunu bir kalıp haline getirir. Sorunun kullanımı 2019 ve sonrasında artar ve bu kez Türkiye ekonomisindeki kötü gidişata vurgu yapmak maksadıyla kullanılır.
Yazar
Fulden Ergen
İçerik partneri
nerden çıktı?
Savaşta mıyız diye bağıran hala, Atatürk’ün askerleriyiz diyen yeğenini korumak için ona tokat atıyor
Türkiye siyasi tarihinde 2014 yerel seçimlerinin siyaseten kıymeti mahalli idareleri belirlemekten çok daha fazlasıydı. Pek çoklarına göre, Adalet ve Kalkınma Partisi için bir ölüm kalım meselesiydi. 17-25 Aralık 2013’ta yapılan Yolsuzluk ve Rüşvet operasyonu ardından Gülen Cemaati ile ilişkili gruplar, siyasetçilerin, gazetecilerin, iş insanlarının ses kayıtlarını medyaya servis etmişti.
Gizlice alınmış ses kayıtlarının gölgesinde geçen seçimlerin, Türkiye siyasi tarihi için önemi şöyle yorumlanıyordu:
Ahmet İnsel: “Önümüzdeki yerel seçimlerdeki seçmen tercihleri esas belirleyen olacak. Bu açıdan, 2014 yerel seçimlerin bütünüyle yerel niteliğini kaybedip, bir Tayyip Erdoğan oylaması niteliği kazanacağını, bir tür ibra seçimleri olacağını söylemek abartılı olmayacaktır.”
Bekir Ağırdır: “Kendisini saldırı altında hissettiği için savunma hattını genel siyasetten kurdu. Diyelim yolsuzluk meselesinde, “bunlar mahkemenin meselesi, gidin aklanın” demeyi tercih etmedi, her şeyi siyasi bir operasyon olarak gördü. Her şeyi, ölüm kalım dili üzerinden tartıştırıyor. Bu Ak Parti’nin paradokslarından biri ama bu kutuplaşma hâlâ yüksek oy desteği getiriyor olduğu için siyaseten bunu sürdürüyor.”
T24: Mehmet Şevket Eygi, Habertürk’ten Kürşad Oğuz’a verdiği söyleşide, son dönemde yaşanan olaylar sonrası AK Parti’nin zor durumda kaldığı ve oylarının düşeceği yönündeki iddialara ilişkin, “Cumhuriyet tarihinde en fazla ezilmiş olan Sünni çoğunluk, bundan sonra ne yolsuzluğa, ne usulsüzlüğe bakar. Binaenaleyh bundan sonra AK Parti oylarını artırırsa hiç şaşırmam” dedi. Eygi iktidarın da cemaatin de dinde değişim, yenilik, ılımlılık ile light İslam getirmek istediklerini, iktidarın ise bu süreçte bir ölüm kalım savaşına girdiğini belirterek “Ayasofya’yı bile ibadete açar” ifadesini kullandı.
Partilerin yerel seçim rekabeti oldukça çetin geçiyordu. Gezi eylemlerinde derinleşen kutuplaşma, yerel seçim arifesinde daha da şiddetleniyordu. İşte tam da böyle bir atmosferde, 7 Mart 2014 günü Recep Tayyip Erdoğan seçim propagandası için Eskişehir’e gitti. Erdoğan’ın şehre gelişi, #GelmeTayyip adıyla düzenlenen eylemlerle protesto edildi. Gezi eylemleri sırasında polis ve sivillerin uyguladığı şiddet sonucu 19 yaşında hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz’ın öldürüldüğü şehir olan Eskişehir’de, polisin protestolara müdahalesi de sert oldu. İşte tam da o gün, el ele tutuşmuş bir hala ve yeğen, siyasi iklimde tırmanan gerginliğin hiç hız kesmeden sokaklara yansımasına veryansın ediyordu. Hala var gücüyle “Savaşta mıyız?” diye bağırıyordu. Esasında soruya cevap arıyormuş gibi değil, onu savaşta mıyız sorusunu sormaya yönelten koşullara dikkat çekmeye çalışıyormuş gibi görünüyordu. Halası ile aynı anda yeğeni de, “Atatürk’ün askerleriyiz” diyordu. Her ikisi de dehşete düşmüş, ne yapacaklarını bilemez halde, kontrollerini kaybetmişe benziyorlardı. Öyle ki hala, “Atatürk’ün askerleriyiz” diyen yeğenine bir tokat atıyor, ancak o tokat hiç atılmamış gibi her ikisi de kaldıkları yerden çaresizlik içinde haykırmaya devam ediyordu. İnsanı duygudan duyguya sürükleyen bu anlar, bir videoda kayıt altına alınmıştı.
Mevzubahis videodaki tokadın sahibi, tokada eşlik eden savaşta mıyız feryadının ardındaki psikolojiyi şöyle tarif etmişti:
“Bir an şoka girdim. Öyle insanları sürüklemeler, dövmeler. Hayatımda görmediğim gaz bombaları, yangın söndürücü tüpleri, silahları görünce kendimi bir anda savaşta zannettim.
Halası, o tokadı atmasının sebebinin, polislerin o esnada yeğenini götürmeye çalışması olduğunu söylüyordu. Esasında tokat da atmadığını, yeğenini korumak için onu susturmaya çalıştığını anlatıyor.
“Çok korktuk ve psikolojim çok bozuldu. Ben hayatımda böyle bir kaosun içine hiç girmedim. Kendi insanım, kendi dilinin, dinini konuştuğum, aynı havayı teneffüs ettiğim insanlar üzerimize kin ve nefretle yürüdüler. Kavganın içinde, savaşın içinde buldum kendimi. Nasıl davranacağımı da bilemedim. O psikolojiyle de bilmiyorum yeğenimin ağzını kapatmaya çalıştım. Zaten görüntülere de bakarlarsa elini hiç bırakmadım. Tokat atma, dövme gibi bir düşüncem yoktu. Aksine koruma çabasındaydım.”
“Savaşta mıyız?” sorusunu bu kadar sık sorduran ne?
1945’te bildiğimiz son dünya savaşı sona erdi. 1945 sonrası dünya düzeninin kurucusu olan anlayış, retorik de olsa, savaşları değil barışı kutsuyordu. Öyle ki, Birleşmiş Milletler hukuku, uluslararası çatışmalarda tehditi ve askeri güç kullanımını yasakladı. Dolayısıyla savaş ilan etmenin kendisi hem meşruiyetini yitirdi hem de geçersiz kılındı. Ne var ki, savaşlar ortadan kalkmadı. Küba, Vietnam, Panama, Afganistan, Körfez ülkeleri, Bosna, Kosova, Haiti, Somali, Irak, Libya, Suriye; İkinci Dünya Savaşı’ndan günümüze nice coğrafyada sayısız savaş yaşandı. Uluslararası hukuk ile fiiliyat çelişirken, bir yandan bir olgu olarak savaş da dönüşüyordu. Özellikle 11 Eylül 2001’de Taliban’ın Amerika Birleşik Devletleri’ne yönelik olarak gerçekleştirdiği İkiz Kuleler saldırısı ve buna cevap olarak ABD’nin Afganistan’ı işgali, savaşların sadece devletler arasında değil, devletler ve devlet dışı siyasi oluşumlar arasında da vuku bulduğunun en önemli göstergelerinden biri oldu. Bu paradigma değişikliğinin yanı sıra savaş, askeri gücün de ötesinde, nükleer gücü ve bilgi teknolojilerini de barındıran hibrit bir yapıya büründü. Hakikatin değil, duygu ve inançların geçerli akçe sayıldığı post-truth çağında, bir şeyleri tanımlamak zaten yeterince zorken, varlığını kabul etmenin uluslararası hukukta karşılığı olmayan savaşın nerede başlayıp nerede bittiğini anlamak daha da güçleşti. Aslında Atatürk’ün askeri olan yeğenini şefkatle tokatlayan hala, 21. yüzyılın büyük çıkmazlarını tek bir soruda haykırıyor gibiydi.
Korumacı tokat atmayı Eskişehir’den Türkiye’nin dört bir yanına yayan video, şüphesiz ki ilk savaş sorgusu değildi. Ancak, hali hazırda toplumun çeşitli kesimlerinde yükselen “Savaşta mıyız” isyanına bir de hala yeğenin histerik absürtlüğü eşlik edince, soru popülerlik kazandı ve siyasi tansiyonun yükseldiği nice anda internet kullanıcılarının imdadına yetişti. Videoyu takiben, kadın cinayetleri, doğaya yönelik katliamlar, yangınlar, intihar saldırıları, OHAL koşulları, özellikle de içinde yaşanılan ülkenin fiilen bir savaşa dahil olup olmadığı konusunda kargaşa yaratan sınır ötesi operasyonlar, savaşta mıyız sorusunu çok kez akıllara getirdi.
Savaşta mıyız? sorusunun zamanlaması manidar
“Savaşta mıyız?” sorusunun ne zaman sorulduğu ne kast edildiğini oldukça değiştirdi.
2014’te hala-yeğen ikilisi, Gezi eylemleri ile olağanlaşan toplumsal kutuplaşmaya ve bu kutuplaşmanın sonucu olarak da sıradanlaşan polis şiddetine tepkiliydi.
Benzer yıllarda aynı soru, Türkiye dış politikası bağlamında soruluyordu. 2013’te Reyhanlı’da yaşanan patlamaların ardından bölgenin durumu savaşa benzetilmişti. 2016’da yerel bir gazetede yayımlanan köşe yazısı Türkiye’nin adı konulmamış bir savaşa sürüklendiğini yine aynı sözlerle anlatıyordu: Türkiye Irak ve Suriye konusunda yıllardır direndi. Savaşta mıyız?
2018
2018 yılının ilk aylarında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yürüttüğü “Zeytin Dalı” ya da daha yaygın bilinen adıyla “Afrin” Operasyonu, savaşta mıyız sorusunun en yetkili makamlarca cevaplanmasını sağlamıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, operasyon esnasında bir helikopterin düşürülmesine ilişkin şunları söylemişti:
“1141 terörist etkisiz hale getirildi. Az önce bir helikopterimiz de düşürüldü. Bunlar olacak, bir savaşın içindeyiz. Kaybımız da olacak ama verdirdiğimiz kayıplar da olacak.”
2018 yılının Haziran ayında yapılan genel seçimler, savaşta mıyız sorusuna sıkı sıkıya sarılmak için bir başka uygun zamandı. Seçim günü yaşanan ve ölümle sonuçlanan şiddet olayları, ardından da seçim zaferinin silahlarla kutlanması da savaşta mıyız sorusunu beraberinde getirmişti.
2018
Savaşta mıyız? artık ‘tamamen duygusal’
2018 ortalarından itibaren mevzubahis soruyu sorma motivasyonu yavaş yavaş dönüşmeye, politikten ziyade ekonomik olmaya başladı. Ruşen Çakır’ın 10 Ağustos 2018’de yaptığı internet yayının başlığı “Ekonomik bir savaşta mıyız?”, bu dönüşümün en belirgin göstergelerinden oldu.
2018’in Ağustos’unda enflasyon oranı %17’yi buldu ve bu ay, 2005’ten itibaren en yüksek enflasyon oranının görüldüğü ay oldu. Çakır’ın ilgili yayını yaptığı dönemlerde pik yapan enflasyon oranları yüksek seyrini 2018’den sonra da sürdürdü. Ağustos’u takip eden Eylül, Ekim Kasım, Aralık ve 2019 Ocak aylarında da enflasyon Ağustos’un oranlarını da geçti ve %20’nin altına düşmedi. Dolayısıyla Ruşen Çakır’ın yayını için belirlenen başlık bir tesadüften ziyade, tanımlanamayan bir savaşın izlerinin politikadan ekonomiye taştığının göstergesi olarak yorumlanabilir.
2018-2019
2018 ve 2019 yıllarında artan enflasyon, döviz karşısında hızla değer kaybeden Türk Lirası, azalan alım gücü hali hazırda ekonominin seyrinin kötü olduğunu gösteriyordu. Bu seyir, artan sebze meyve fiyatları karşısında devletin radikal önlemler almasına sebep oldu. 2019 yılı Şubat ayında, “temel tüketim ürünlerinin piyasadaki fiyatının yükselmesini önlemek ve tüketicinin daha uygun fiyat ile alışveriş yapabilmesini sağlamak amacıyla kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan ürün tedarik yöntemi” anlamına gelen tanzim satış devlet eliyle yapılmaya başlandı.
Tanzim satışın başlamasıyla birlikte, süpermarketlerin de temel gıda ürün satışına kısıtlamalar getirildi. 24 Şubat 2019 tarihinde atılan bir tweet de bu kısıtlamalar üzerinden Türkiye’nin savaşta olup olmadığını sorguluyordu.
2018-2019
2004 - 2019
Savaş zamanlarında devletlerin ekonomilerini canlı tutmak ve kriz yaşamamak amacıyla tasarruf önlemleri ve düzenlemeler yaptığı düşünüldüğünde, tanzim satışların savaş ekonomisini andırması çok da şaşırtıcı değil. Savaşta mıyız sorusu da Google’ın radarına ilk kez 2019’da girdi.
Türkiye ekonomisinin ahval ve şeraiti savaş ekonomisini andırmaya hız kesmeden devam ederken, covid-19 pandemisi ortaya çıktı. Pandemi koşulları tüm ülkelerin ekonomilerini ciddi bir biçimde sarstı, Türkiye ekonomisi de pandeminin ilk yılında dünyada en çok küçülen 11. ülke oldu. Hükümetin pandemi döneminde izlediği ekonomi politikaları da bu gidişatın yönünü iyiye çevirmedi. Nisan 2021’de başlayan 17 günlük tam kapanmanın hemen öncesinde pandemi önlemleri ve ramazan bayramı gerekçesiyle alkol satışının yasaklanması, 4 Mayıs 2021’de ampül, tarak, defter, kalem, çöp kovası, çay bardağı gibi pek çok ürünün temel ihtiyaç sayılmaması sebebiyle satışının yasaklanması gibi hamleler, akıllara savaş dönemlerinde yaşanan kıtlığı getirdi ve savaşta mıyız sorusunun sorulma sıklığını arşa çıkardı.
https://twitter.com/kubraaturkmenn/status/1389594349416157184?s=20
https://twitter.com/fefeyzafa/status/1381656935267758083?s=20
https://twitter.com/OnurUyr7/status/1394262323079131140?s=20
https://twitter.com/BogartBeyler/status/1389463241647083520?s=20
2021
Artan fiyatlara isyan yükseliyor
Böyle bir dönemde, yüksek enflasyondan pek çok ürün ve hizmetin fiyatı nasibini aldı. Öyle ki, 2021 yılında takvimin neredeyse her bir yaprağına başka bir isyan sığdı.
3 Mart 2021: Yeşil Erik
10 Nisan 2021: Diş Macunu
11 Nisan 2021: Kahve Makinası
12 Nisan 2021: Maskara / Rimel
14 Nisan 2021: Oje
15 Nisan 2021: Cips
18 Nisan 2021: Pizza
19 Nisan 2021: Süt
20 Nisan 2021: Ayakkabı
5 Mayıs 2021: Yüz Temizleme Jeli
17 Mayıs 2021: El kremi
18 Mayıs 2021: Spor ayakkabı
20 Mayıs 2021: Su
22 Mayıs 2021: Tavuk kanat
25 Mayıs 2021: Kağıt maske
27 Mayıs 2021: Lahmacun
28 Mayıs 2021: KPSS ücreti
29 Mayıs 2021: Bisküvi
30 Mayıs 2021: Makarna yemeği
1 Haziran 2021: Ayakkabı kutusu
2 Haziran 2021: Kalemlik
5 Haziran 2021: Dondurma
9 Haziran 2021: Dergi
23 Haziran 2021: Sütyen
24 Haziran 2021: Bikini
28 Haziran 2021: T-shirt
30 Haziran 2021: Elbise
2 Temmuz 2021: Kaş aldırma
4 Temmuz 2021: Bira
5 Temmuz 2021: Uçak bileti
9 Temmuz 2021: Otobüs bileti
17 Temmuz 2021: Konser bileti
19 Temmuz 2021: Güneş kremi
22 Temmuz 2021: Ceket
23 Temmuz 2021: Araba kokusu
26 Temmuz 2021: Döner
27 Temmuz 2021: Kiraz
28 Temmuz 2021: Kira fiyatları
4 Ağustos 2021: Poğaça
6 Ağustos 2021: Nokul
9 Ağustos 2021: Jilet
15 Ağustos 2021: Eşofman
16 Ağustos 2021: Dudak nemlendiricisi
17 Ağustos 2021: Çikolata
18 Ağustos 2021: Prezervatif
19 Ağustos 2021: Elektrik Faturası
20 Ağustos 2021: Matara / Suluk
21 Ağustos 2021: Şeftali
23 Ağustos 2021: Bulaşık deterjanı
26 Ağustos 2021: Ice Americano
27 Ağustos 2021: Zeytinyağı
28 Ağustos 2021: Kargo ücreti
31 Ağustos 2021: Üniversite katkı payı
1 Eylül 2021: Cımbız
2 Eylül 2021: Kuruyemiş ve peynir
4 Eylül 2021: Makyaj süngeri
5 Eylül 2021: Kapatıcı
6 Eylül 2021: Sanal hayvan
8 Eylül 2021: Tava
27 Eylül 2021: Ped
28 Eylül 2021: Çamaşır makinası
5 Ekim 2021: Su
9 Ekim 2021: Yeşil Elma
11 Ekim 2021: Yumurta
12 Ekim 2021: Öğrenci yemek menüsü
13 Ekim 2021: Döviz kuru
14 Ekim 2021: Piliç
15 Ekim 2021: Tantuni
16 Ekim 2021: Ders kitabı
Her krizde sarılacak bir can simidi
Politikadan ekonomiye transfer olan savaşta mıyız sorusu, artık kabına sığmıyor. Olağanın dışında seyreden nice duruma edilen isyanın en gözde eşlikçisi olarak kullanılmaya devam ediliyor. Kimi zaman KPSS atamaları atamaları yapılmayan memur adaylarının, kimi zaman telefonun başında çaresiz bekleyen yaralı kalplerin, kimi zaman ise sosyal medyada beklenmedik ilgi sağanağına tutulan potansiyel fenomenlerin imdadına koşuyor. Hatta varlığına öylesine alışıldı ki, yokluğu da fark ediliyor.
Cevapla
Katkıda bulunmak ister misiniz?